1963 yılında Ordu, Ünye’de doğdu. 1979’da Ünye Lisesi’nden, 1985’te İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2000 yılında İÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Deontoloji ve Tıp Tarihi Bölümü’nde doktorasını tamamladı. 2002-2003 tarihleri arasında İstanbul 112 Ambulans Komuta Merkezi Başhekimliği, 2003-2009’da Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel Müdürlüğü ile 2009-2013 arasında İstanbul Başakşehir Devlet Hastanesi Başhekimliği görevlerinde bulundu. Dr. Tokaç halen İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Klinik Araştırmalar Etik Kurul Başkanı olarak görev yapmaktadır.
Tüm Yazıları İçin Tıklayınızİlaç reklamının önü açılıyor mu?
TBMM Genel Kurulunda 15 Şubat 2011 tarihinde kabul edilerek yasalaşan 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının ardından, 3 Mart 2011 tarihli ve 27863 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları yayınladıkları bildirilerle, ister reçeteli ister reçetesiz olsun, ilaçta reklamın önünü açacak düzenlemelerin halk sağlığı açısından büyük bir risk barındırdığını belirtirlerken meslekleri açısından da kaygı duyduklarını söylemektedirler.
"İlacı ticari bir meta haline dönüştürecek ve tüketimini teşvik etmek amacıyla reklamının yapılmasına olanak sağlayacak taslak, yasalaşması durumunda halk sağlığı açısından da son derece önemli bir tehdit oluşturacaktır. Gerek mesleğimiz gerekse halk sağlığı açısından kabul edilemez.” (Eczacı Odalarının bildirisinden)

Resim 1: Eczacı Dergisinin konu ile ilgili kapağı
Söz konusu Kanun’un “Belirli ürünlerin ticarî iletişimi” başlıklı 11. maddesi;
“(1) Alkol ve tütün ürünleri için hiçbir şekilde ticarî iletişime izin verilemez.
(2) Reçeteye tabi ilaçlar ve tedaviler hakkında ticarî iletişim yapılamaz.
(3) Reçeteye tabi olmayan ilaçlar ve tedavilerin reklamları dürüstlük ilkesi çerçevesinde, gerçeği yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak şekilde hazırlanır.
(4) İlaçlar ve tıbbi tedaviler için tele-alışverişe izin verilemez.”
şeklindedir.
Halbuki bu maddenin daha önce yürürlükte olan 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’daki mevcut maddeden pek de bir farkı yoktur. Söz konusu eski Kanunun “Belirli ürünlerin reklamı” başlıklı 22. maddesi; “Reçete ile satışına izin verilen ilaç ve tedavilerin reklamı yapılamaz. Diğer ilaç ve tedavilerin reklamları dürüst, gerçeği yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak ve ferdin zarardan korunması gereklerine uygun olacaktır.” şeklinde idi.
Aslında iki kanun metni arasında kelime farkları dışında anlam açısından önemli bir fark bulunmamaktadır. Zaten eski kanun yürürlükte iken, 2003 yılında Sağlık Bakanlığınca çıkartılan bir yönetmeliğin reçetesiz ilaçların tanıtımına cevaz veren hükümlerinin yürütmesi Danıştay tarafından 1262 sayılı yasaya aykırılık gerekçesiyle durdurulmuş ve daha sonra bu hükümler iptal edilmişti. Bu iptal olayı ve onun gerekçesi olan 1262 sayılı yasa var iken ve reçetesiz ilaçların reklamına Sağlık Bakanlığınca izin verilmezken, yeni RTÜK Kanunuyla gelen hükmün reçetesiz ilaçların reklamına cevaz vereceğini düşünmüyorum.
Sorun aslında reçetesiz ilaçlarda değil, “Gıda Takviyesi” adı altında eczane dışında da satılan ürünlerdedir. Burada önemli bir ayrımı yapmamız ve bitkisel ilaç ile gıda takviyesi kavramlarını karıştırmamamız gerekiyor. Bitkisel ya da sentetik kaynaklı olan tüm ilaçlar Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılır ve hastalıkların teşhis veya tedavisinde kullanılır. Gıda takviyesi adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan ruhsat alarak piyasaya çıkan ürünler ilaç formunda olduğu halde ilaç olmayan ürünlerdir. Bunlar herhangi bir hastalığı tedavi etmezler, sadece vücudun ihtiyaç duyduğu bazı vitamin, mineral eksikliklerinin tamamlanmasında kullanılırlar. Ancak ne yazık ki bu ürünlerin bazıları, piyasaya çıktıktan sonra ilaçmış gibi reklamı yapılarak “her derde deva (!)” oldukları iddia edilmektedirler. Üstelik bitkisel olduğu için yan etkisinin de olmadığı propagandası yapılmaktadır. Bunlara ben “deve kuşu” benzetmesi yapıyorum. “Uç” denilince “Ben deveyim” diyorlar, “O zaman yük taşı” deyince de “Ben kuşum” diyorlar. İlaç iseler güvenlilik ve klinik etkililik çalışmaları nerede? Klinik çalışmaları yoksa nasıl bir hastalığa etki ettiklerini iddia edebiliyorlar? Tarım Bakanlığı’nın gıda takviyelerinin ruhsatlandırılması, piyasa denetimi ve bunların insan sağlığı konusunda güvenliliğinin takibi hususunda daha hassas davranması gereklidir. Özellikle gıda takviyelerinin herhangi bir hastalığı tedavi ettiği şeklinde tanıtılmasına müsaade edilmemelidir.

Resim 2: Adana Eczacı Odası Bülteninden
Bu vesileyle ilaç reklamı konusunda görüşümüzü belirtmemiz gerekirse; ilaç iki ucu keskin bıçak gibidir. Bir yandan tedavi ederken öte yandan zararlı etkileri olabilmektedir. O yüzden ilaçların mutlaka doktor reçetesi ile ve eczacısı işinin başında olan eczaneden alınarak kullanılması gerekir.
İlaç reklamının serbest olduğu ABD’de Gıda ve İlaç Dairesi FDA tarafından, marketlerden alınarak bilinçsizce tüketilen ilaçlar yüzünden birçok ölümler olduğu rapor edilmekte, bu konuda uyarılar yayımlanmakta ve zaman zaman bazı ilaçlar piyasadan toplatılarak satış izinleri iptal edilmektedir. İlaç reklamının sakıncalarının ortaya çıktığı bazı batı ülkeleri bundan vazgeçme eğiliminde olsalar da bir türlü vazgeçememektedirler.
Aslında ilaç reklamının serbest olduğu batı ülkelerinde reklamı yapılan ürünler OTC (over the conter / tezgah üstü ilaç) olarak tanımlanan reçetesiz ilaçlar olup bunların eczanelerden veya marketlerden reçetesiz satışı mümkündür. Ancak bunların dışında kalan ilaçların hem reklamı yapılamamaktadır hem de reçetesiz satışı yasaktır.
Ülkemizde ise OTC kavramı olmamakla birlikte her tür ilaç eczanelerden reçetesiz olarak alınabilmektedir. Üstelik birçok eczanede bu ilaçlar eczacının bilgisi dışında kalfalar tarafından verilmektedir. Reçetesiz ilaçların tespit edilmesi yönünde bir çalışma olduğunda ise hemen markette ilaç satışı ve reklam konusu gündeme getirilerek karşı çıkılmaktadır. Oysaki ilaç reklamlarına sağlık gerekçesiyle karşı çıkan eczacıların reçetesiz ilaç satışına da aynı gerekçeyle karşı çıkmaları beklenir. Bu çelişkiyi anlamakta güçlük çekiyorum.
Reçetesiz ilaçların reklamının serbest olmasının bu ilaçların eczane dışına çıkarılmasının ve markette satılmasının önünü açacağı endişesi eczacılar tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Benim kanaatim de ilaçların sadece eczanelerden satılması ve reklamının kesinlikle yapılmamasıdır. Ancak hem eczanelerinden reçetesiz ilaç vermeye devam edip hem de ilaç reklamları sağlığa zararlıdır diyenler inandırıcı olamamaktadırlar.
Kaynaklar
3 Mart 2011 tarihli ve 27863 sayılı Resmi Gazete
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/03/20110303.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/03/20110303.htm
20 Nisan 1994 tarihli ve 21911 sayılı Resmi Gazete
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21911.pdf&main=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/21911.pdf
Havan Haber, İstanbul Eczacı Odası Yayını,
http://www.havanhaber.org/index.php?option=com_content&view=article&id=251:reklama-kar-tbmmye-faks-yamuru&catid=38:eczacinin-gundemi&Itemid=53
Türk Eczacılar Birliği Merkez Heyeti Bildirisi
http://www.teb.org.tr/?modul=haberdetay&id=1176539
Bu yazı 5868 kez okundu