SD Platform yazarı olan Çelik, 1965 yılında Afyon’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu (1987). 8., 9., 10. ve 11. Kalkınma Planlarının hazırlanmasında görev aldı. SSK Genel Müdürlüğünde Müfettiş, Acıbadem Sağlık Grubunda Satın Alma ve Lojistik, Pazarlama ve Kurumsal İletişim ile Hastane Direktörlükleri yaptı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Soysal Güvenlik Reform Projesi’nde danışmanlık yaptı. 2013-2017 yıllarında T.C. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı yaptı. Halen kurucusu olduğu özel bir şirkette çalışmaktadır.
Tüm Yazıları İçin TıklayınızGlobal bütçe: Nereye kadar?
Tüm dünyada sağlık harcamalarında meydana gelen kontrolsüz artış, ekonomileri giderek tehdit eder hale gelmeye başlamıştır.
Global krizin etkisiyle bu yansıma kendisini çok daha belirgin hale getirmiştir. Ülkemizde de son dönemde sağlık alanında yapılan iyileştirmeler sonucunda, diğer sektörlere oranla çok daha fazla bir harcama artışı dikkatten kaçmamaktadır.
Ülkemizde bütçe açıklarının kontrolsüz bir şekilde artması ve faiz dışı fazlanın negatife dönmesi nedeniyle, hükümetin sağlık alanında giderleri kontrol etmek adına yaptığı çalışmalar global bütçe adıyla yerini bulmuştur.
İşin özünde sağlık harcamalarının kontrolsüz artışının nihai bütçe rakamıyla sınırlandırılarak, sektörün kendisinin maliyet kontrol mekanizmalarına hakim olmasını sağlanması amaçlanmaktadır.
Gerek Sağlık Bakanlığı hastanelerinde, gerek üniversitelerde gerekse özel sağlık kurumlarında yapılmaya çalışılan bütçe sınırlandırılması kendisini ilaç sektörü için de yerini bulmuştur.
Global bütçede hükümet tarafından dikkat edilen en önemli husus, vatandaşa yansıyan sağlık çıktılarında herhangi bir olumsuzluğa neden olunmamasıdır.
Ne var ki literatürde yer alan global bütçe uygulamalarından farklı olarak SGK tarafından devreye alınmaya çalışılan global bütçe, sağlık harcamalarının kontrolünde beklenen sonuçları vermekten uzak görünmektedir. Global bütçede temel amaç sağlık riskinin finansman kurumundan alınarak, hizmet sunan kuruma devredilmesi esas iken, ortaya konulan çalışmada risk devrine ilişkin herhangi bir unsur görülmemektedir.
Bu durum bir süre sonra da global bütçenin de amaçları karşılamaktan uzak kalması sonucu yeni ciddi önlemlerin alınması gerekliliği riskini içinde barındırmaktadır.
Tüm topluma eşit koşullarda ve hakkaniyet içerisinde sağlık hakkını finansman güvencesini sağlaması amacıyla kurulan Genel Sağlık Sigortası, son 2 yıllık uygulamasında kendisinden beklenen harcama kontrol mekanizmalarının devreye alınması konusunda gerekli performansı göstermekten uzak görünmektedir. Bunda bedava sağlık hizmeti algısının eklenmesi ile ortaya çıkan sağlık talebi artışı da önemli rol oynadığını belirtmek gerekmektedir.
Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında yer alan faturalı sağlık harcamaları % 50 oranında açık verdiği görülmektedir.
Çözüm olarak ortaya konulan global bütçe modeli, sağlık harcamalarını yönetmekten ziyade, bu yönetimi rakamla sınırlandırarak sistemin riskini hizmet sunuculara devretme eğilimindedir. Ne var ki sağlık hizmeti sunucularının maliyet kontrolünü başarması için herhangi bir öneri getirilmemektedir.
Temel sorun, sağlık hizmetinin vergi ve primlerle tümüyle vatandaşlardan alınan finansman kaynakları ile karşılandığı, bunun yetmediği durumlarda ise dünyanın en yüksek reel faizi ile borçlanılarak elde edildiği olgusunun gözden kaçırılmasından kaynaklanmaktadır. Vatandaşın cepten ödemesi azaltılamaya çalışıldıkça, borçlanma gereksinimi arttırılarak sistem giderek kısır bir döngü içine terk edilmektedir.
Artık finansmanın tümünün vatandaş tarafından karşılandığı olgusunun kabul edilerek, finansmanın ne kadarının vergi/prim/borçlanma yoluyla, ne kadarının cepten ödemeler yoluyla finansa edileceğinin gerçekçi bir şekilde tespit edilme zamanı gelmiştir. Aksi takdirde sağlık hakkının özünü kısıtlayan uygulamalar kaçınılmaz görünmektedir.
Bu yazı 7608 kez okundu