1956 yılında Rize’de doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, ortaokul ve liseyi İstanbul’da tamamladı. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu (1980). Göz Hastalıkları ihtisasımı Göztepe ve Okmeydanı SSK Hastanelerinde tamamladı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin kurucuları arasında yer aldı. Klinik Şefliği, Baştabiplik, Tabip Odası Başkanlığı ve Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı görevlerini yürüttü. 1999’da doçent, 2006 yılında profesör oldu. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulundu, Yükseköğretim Kanun çalışmalarını yürüttü. Bu dönemde yaşadıklarını anlatan “Kırmızı Çizgi YÖK”, mizahi yazılardan oluşan “Doktorum Altın Kafeste”, gazete yazılarını derlediği “Vakitli Yazılar” ve “Göz Hastalıkları Temel Öğreti” (Türkçe ve İngilizce) adlı kitapları yayımlandı. Dr. Şimşek evlidir ve 2 çocuk babasıdır.
Tüm Yazıları İçin TıklayınızAaah! Nerede o eski performanslar!
Söylenen:
Yaş 24; Genç pratisyene: “Yürü de performansını görelim.”
Yaş 30; Genç uzmana: “Yürü de performansını görelim.”
Yaş 40; Genç doçente: “Yürü de performansını görelim.”
Yaş 50; Genç profesöre: “Yürü de performansını görelim.”
Yaş 60; Son demde profesöre, yaşlı uzmana: “Yürü de performansını görelim.”
Aranan; her yaşta aynı performans!
Uygulanan; her performansa aynı değer!
Oysa performans vaaar, "performans" var. Yaşa, zamana, ortama, havaya, kişiye, renge, kokuya vs. göre öylesine değişen bir değerdir ki o; ölçüye, tartıya hiç gelemez. Teraziyle, metreyle, kiloyla anılmaktan hoşlanmaz. Zaten adı üstünde "performans", yani sonuç dahil her evrede “fonksiyonellik” önemli. Aslında işin özü, bu fonksiyonelliği ölçmede... Sayıların ne anlamı var ki? Ama Bakanlık nedense bu açıdan bakmıyor konuya. Varsa yoksa (muayene, ameliyat, uygulama vs) sayılar. Kanımca sistemdeki en büyük sıkıntı burada. Bu aşılırsa, yani Bakanlık fonksiyonelliği, uygun bir şekilde ölçebilen bir yöntem bulabilirse ve ücretlendirmeyi ona göre yaparsa, şaka değil ciddi söylüyorum, sistem "cuk" diye oturacak.
Şu haliyle sistem gerçekten yanlış. “Çünkü” diyerek hizmetin kalitesinden eğitimin aksamasına kadar çok şey sıralanabilir. Ben sadece bir nokta üzerinde duracağım.
Bilmiyorlar ki 65 yaşında yaşanan/üstesinden gelinen “küçük bir performans durumu” (yani, yanlış anlaşılmasın, göz hastalıkları için bir pterjium, KBB için bir deviasyon ya da bir genel cerrah için apandisit ameliyatı filan gibi durumlardan bahsediyorum!) gençlikte yaşanan (mesela yeni bir uzmanın ya da genç bir doçentin yaptığı büyük bir ameliyattan:, mesela katarakt, kulak ameliyatı, mide rezeksiyonu vs!) çok daha değerlidir. Öylesine değerlidir ki bu yaştakiler onun için "dünya malına değer" derler genellikle. “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” diye tanımlamak da mümkün bu durumları.
Zaten bu kadarcık performansı da gösteremeyenler, take-out (Arapçası tekaüt) yani emekli oluyor ve artık dünya nimetlerinden sıyrılıp ahiret hesaplarına giriyorlar. Sonrasında; uygulayıcılarla bir “helalleşme” ye mi yoksa “hesaplaşma” ya mı girerler orasını ancak Allah bilir tabii.
Sonuç olarak, bu son noktadakiler ve ona yaklaşanlar diyorlar ki, Bakanlığın performans diye hesapladığı bu nostaljinin sosyal(arkadaş çevresinde, toplumdaki yeri), siyasal (iktidar anlamında!), kültürel ve insani (fizyolojik, biyolojik, anatomik, ruhsal) değeri (bu sistemle) ölçülemez. Zaten bu sebeplerle sayıya, metreye, kiloya vurmaya karşı çıkıyorlar. Uzmanlar “insani değil”, profesörler ise “bilimsel değil” cümlelerini kullanıyorlar durumlarını ifade etmek için.
Gençlere gelince... Onlar performans yaptıklarını zannetsinler ve yaptıklarıyla öğünsünler! İleride hem geçinmek için hem de nostaljik takılmak için ihtiyaçları olacak çünkü!
Bu yazı 5216 kez okundu