
Orta öğrenimini Özel Darüşşafaka Lisesinde tamamladı. 1985 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’ni ve aynı fakültede 1991 yılında çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlık eğitimini bitirdi. 1993-2003 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi’nde, 2003-2005 yıllarında Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yaptı. 1996’da doçent, 2003’te profesör oldu. 2010 yılında iş idaresi master programını ve sağlık kurumları yöneticiliği programını tamamladı. 2005-2015 arasında Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Eğitim Sorumlusu ve Başhekim olarak görev yaptı. 2008 -2013 yılları arasında Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) üyeliği görevinde bulunan olan Dr. Ovalı halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi olup aynı zamanda Rektör Yardımcılığı görevini de sürdürmektedir. Dr. Ovalı’nın ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış 200’den fazla makalesi, editörlüğünü yaptığı 10’dan fazla tıp kitabı ve 1 kısa film senaryosu mevcuttur.
Tüm Yazıları İçin TıklayınızDomuz gribi: Sağlık personeli aşılanmalı mı?
Domuz gribi salgını ve aşısıyla ilgili tartışmalar devam ediyor. Sağlık Bakanlığı, sağlık personeli başta olmak üzere, riskli grupların aşılanmasını öneriyor ancak zorunlu da tutmuyor. Yani herhangi bir sağlık personeli, eğer aşılanmayı reddederse, herhangi bir yaptırımı yok.
Tüm aşılar gibi, grip aşısının da bazı yan etkileri bulunmakta. Ancak şimdiye kadar yapılan çalışmalar ve aşılanan kişiler göz önüne alındığında, bu yan etkilerin hayatı tehdit edici düzeyde olmadığı görülmekte. Fakat, özellikle sağlık personelinin aşılanmasıyla ilgili bir diğer nokta da şu: Aşılanmanın amacı, özellikle salgın durumlarında, yalnızca kişinin kendisini korumak değil; kendisiyle birlikte toplumu da korumak ve bulaş zincirini kırmak. Diğer bir deyişle, sağlık personelinin aşılanması aslında toplumsal bir zorunluluk. Her gün yüzlerce hastayla karşılaşan bir sağlık personeli, eğer mikrobu taşıyorsa, bu kişilerin hepsini enfekte edebilir ve böylece salgının yayılmasına katkıda bulunabilir.
İşte tam da bu noktada, aşının önemi ortaya çıkıyor. Bana göre sağlık personelinin aşılanması, bir kişisel hak ihlali değil, tam tersine toplumsal sağlığı korumak için yapılması gereken önemli bir uygulamadır. Hepimiz, hoşumuza gitse de gitmese de bazı toplumsal kurallara uymak, toplumsal düzeni sağlamak için kendi kişisel haklarımızdan bazı fedakarlıklar yapmak zorunda kalıyoruz.
Örneğin; devlete vergi veriyor veya herhangi bir tehlike olmadığını görsek bile, kırmızı ışıkta durmak zorunda kalıyoruz. Aksine davranışların, toplumsal düzeni bozduğunu biliyoruz. Aşılanma da bence bu kapsamda ele alınmalı. Aşıların güvenliği tabii ki önemli ancak, devlet risk gruplarını belirlerken, sağlık personelinin aşılanmasına bir de bu pencereden bakmalı. Yoksa sağlık personeli, bir yandan hastalığı yayan, bir yandan da tedavi etmeye çalışan durumuna düşecek.
Bu yazı 3923 kez okundu